28 Şubat 2011 Pazartesi

Elmalı ve cevizli irmik tatlısı

Evde tatlı olmazsa olmazlardansanız, her gün hem hafif hem de lezzetli olan tarifleri araştırırsınız. Bu tarif işte tam da bu cinsten. İçine hiç yağ ilave etmiyorsunuz. 

İşte malzemeler:
1 L süt
1 su bardağı toz şeker
1 paket vanilya
1 çorba kaşığı nişasta
6 çorba kaşığı irmik

Üzeri için:
3 elma
1 çay bardağı ceviz
1 çay bardağı üzüm
4 çorba kaşığı toz şeker
1 tatlı kaşığı tarçın

Hazırlanışı:
Süt, şeker, irmik, vanilya, nişasta bir tencereye alınır. Karıştırılarak, kaynayıp koyulaşana kadar pişirilir. İrmikli tatlı bir tepsiye alınır.
Elmalar soyulup küp küp doğranır. Üzerine şeker ilave edilir ve sotelenir, üzerine tarçın eklenir. Pişince üzerine ufak parçalar haline getirilmiş ceviz ve kuru üzüm ilave edilir. Hazırlanan elma-ceviz-üzüm tatlının üzerine yayılır. Buzdolabında 3-4 saat bekletilerek servis edilir.


27 Şubat 2011 Pazar

JANOME DİKİŞ MAKİNESİ

İki hafta önce nihayet bir dikiş makinesi aldım. Nihayet diyorum. Çünkü uzun zamandır almayı düşünüyor ama çeşitli nedenlerle bunu erteliyordum. Bunlardan bir tanesi de dikiş dikme konusunda bir bilgim olmamasıydı. Elde dikiş dikmek ise oldukça zahmetli. Ben de artık yeter deyip almaya karar verdim.
Çeşitli markalar var tabii...En çok bilinen ise Singer...En çok önerilen ise Paff....
Ama Paff benim gibi bir acemi için pahalı....
Singer güzel, fakat internette bazı yorumlar olumsuz...
Aslında her markanın beğeneni de beğenmeyeni de var....
Benimse kafam çok karışmıştı. Paff alamayacağıma göre Singer'in uygun bir modelini almaya karar verdim...İnternet araştırmalarına başladım.Kafam yine karıştı...çeşitli siteler, aynı model için çeşitli fiyatlar. Yok çantalı model, yok çantasız model.Kimisinde fiyata dahil, kimisinde dahil mi belli değil.Yok taksitli alırsan şu kadar, yok peşin alırsan bu kadar....
Amaannn dedim. Ben en iyisi Ulus'a gideyim, bir gezeyim. Makineleri göreyim, önerileri bir dinleyeyim....
Ulus'ta bir kaç yere gittim. İki tanesinde JANOME markasını tavsiye ettiler. Ben tabii bir şey bilmiyorum. Aldığım yerdeki kişi tanıttı, denedim. Çok beğendim.
Uygun modelleri var. Ben yaklaşık 350 Tl lik bir modeli beğendim. Neticede profesyonel değilim ve bana yeterdi. Ama bu modelin çantası yoktu. Çanta daha üst modellerde var. Ben yazları memlekete gittiğim için yanımda götürebileceğim, rahatça bagaja koyabileceğim bir model istiyordum. Bir de kızım nedeniyle makinenin açıkta bulunması imkansız. Sürekli kaldırmam gerekecekti. Ben 423S isimli modeli aldım. 10 taksite de böldürdüm. şimdi burada fiyatı yazsam bayii zor durumda kalır mı bilmiyorum. Ama uygun fiyata aldım.
Janome'nin diğer markalardan en belirgin farkı şu:
Aynı iğneyi kullanarak normal kumaşların yanında kot, penye, jarse, deri gibi materyalleri de dikebiliyorsunuz.
Bu çok önemli bir şey. Hem ayrıca iğne almanıza gerek kalmıyor hem de iğne değiştirmiyorsunuz.
Makineyi benim gibi hayatında ilk kez dikiş makinesi kullanan biri bile rahatlıkla kullanabiliyor. Desen sayısı çok fazla. Bu aslında benim için gereksiz ama işte mecburen aldım...






23 Şubat 2011 Çarşamba

Amigurumi Aslan

Daha önce de aslan yapmıştım. Ama bu sefer çok daha açık renk kullandım. Bir tane yetmedi, iki tane yaptım. Bu yumuşak sarı renk, bebekler için çok ideal....Yumuş eller için uyku arkadaşları...



22 Şubat 2011 Salı

Çocuk odası için keçe-kumaş baykuşlu kapı süsü

Çocuklar annelerinden çok fazla etkileniyorlar...Beğenileri, sevgileri, korkuları....
Baykuşları çok seven bir annenin kızı olarak kızım da baykuşları çok seviyor...Baykuş diyemiyor ama "Bakuş" şeklinde söylüyor. Elimdeki keçe ve kumaşları kullanarak kızımın kapısına bir kapı süsü yaptım.
Bir dal üzerine anne baykuş ve yavru baykuş hazırladım. Göz olarak güvenli oyuncak gözlerini kullandım. Kanatlar haricinde tüm malzeme keçeden. Ağacın yaprakları ve harfleri yapıştırdığım dikdörtgen parça sert ve kalın keçeden, diğerleri ise ince keçeden. Misina ile isimliği dala astım, aynı şekilde baykuşların kafalarının üst kısmından taktığım misinalarla kapıya astım.

21 Şubat 2011 Pazartesi

Kozmetik sepeti

Tuvalet masası üzerindeki kozmetikler için bir sepet örmek istedim. Bu sepete benzeyen örme bir sepeti Mudo'da görmüştüm. Fuşya rengi makrome ipi kullanarak tığla bu sepeti hazırladım.
 Sepete kurdele geçirmek için bir yer de yaptım. Kurdelesini de pembe beyaz çiçek desenli bir kumaştan hazırladım. Kurdelenin iki ucunun birleştiği yere de tığla pembe bir çiçek yaptım.




19 Şubat 2011 Cumartesi

TURİST

Bir filmi izlemeden önce gazetelerden, internetten yorumlarını takip ederim genelde. Turist için de aynı şeyi yaptım. Johnny Depp hayranı olarak, vizyona girdiğinde sevinmiştim. Ama yorumlar filmin çok da izlenmeye değer olmadığı yönündeydi.

Küçük bir kızım olduğundan, eşimle pek fırsat bulup sinemaya gidemiyoruz,ancak aile büyükleri bizi ziyarete gelirlerse. Ama bu durum evde film keyfi için engel değil. Tek sorun vizyon filmlerini zamanından biraz geç izlemeniz.

Biz de "Turist"i izledik. Çok büyük bir beklentim yoktu elbette. Filmin konusunu da biliyorum. Konuya göre Depp hiç alakadar olmadığı karmaşık, mafyavari bir durumun içinde düşüyor.

İzledikçe en sonunda anlıyoruz ki durum bu değil...
Venedik'te çekilen filmin manzaraları ve müzikleri güzel. Tarihi, estetik bir şehir...çok güzel.
Ama benim filmin başından sonuna kadar bir beklentim vardı: izlediğim filmin bir olayı olur değil mi? Yani o kadar kişi çalışmış, düzgün bir senaryo, düzgün bir konu...ne bileyim işte...Oyuncular çok güzel, tamam..İşte iki ünlü oyuncu bir araya gelmiş, mutlaka senaryo iyidir veya orta hallidir diye düşündüm tabii..


Bu nedenle de her an bir şey olacak diye filmi izledim ve PATLADIM..... Ne kadar sürdü şimdi hatırlamıyorum ama sinemada izleseydim çok pişman olurdum. Evde bile bu filme zaman ayırmak büyük bir hata...

18 Şubat 2011 Cuma

Bez bebek-melek bebek

Geçen gün bir dikiş makinesi aldım. Dikiş dikmeyi biliyor musun diye sorsanız, hayır bilmiyorum. Ama öğreneceğim. Hayal ettiğim şeyleri yapabilmek için bir makineye ihtiyacım vardı. Daha önce de bebek diktim ama elde gerçekten de zor oluyor. Bu sefer bir melek bebek yaptım. Hem de yeni makinem ile...




17 Şubat 2011 Perşembe

Çiçek yaka iğnesi

Yaka iğneleri kıyafetlere farklı bir hava katar. Ben de pek çok kadın gibi, dolabımı açıp kıyafetlere baktığımda bazılarının senelerce önce alındığını ve hala hiç eskimediklerini fark ediyorum. Bu aslında hiç hoş bir şey değil. Giymekten sıkılıyorsunuz, bazılarının modası geçiyor (ben her ne kadar modayı takip ederek alışverişe çıkmasam da)...ama hala taş gibiler.

İşte bu kıyafetler başlı başına bir sorun olabilir. Atsan atılmaz, çünkü eskimemişler...vermeye kalksanız, bazen kıyamaz, bazen de verecek birini bulamazsınız.
İşte bu noktada yapılacak küçük eklemeler, yeni aksesuarlar da imdada yetişebilir.
Ben yukarıdaki yaka iğnesini kızımın öğretmeni için hazırladım. Nasıl olmuş?...:))

14 Şubat 2011 Pazartesi

BÖĞÜRTLENLİ CHEESECAKE KUP'TA

Şu aralar hazır evdeyken, daha önce yapmadığım yeni tarifleri deniyorum. Bunlardan biri de bu cheesecake. İçinde peynir olan bütün tatlıları seviyorum.Ama cheesecake'in yeri başka. Fazla şekerli yapılmadıysa çok severim.

Bu tarif Lezzet dergisinin Ocak 2011 sayısında verilmiş. "Tarifname" isimli bir blogdan alınmış bir tarif. Oldukça pratik, fazla zaman harcamadan yapılacak bir tatlı. Ben tarifte bazı değişiklikler yaptım. Bu haliyle yazıyorum:

Malzemeler:
1 paket yulaflı bisküvi
1 yemek kaşığı tereyağı
200 g labne peyniri
2 paket orman meyveli krem şanti
1,5 su bardağı soğuk süt
1 su bardağı böğürtlen
hazırlama sırasında kullanmak üzere çok az süt

Hazırlanışı
Bisküviler mutfak robotunda çekilir. Terayağ teflon bir tavada eritilir, üzerine toz haline getirilmiş bisküviler ilave edilerek orta ateşte rengi dönene kadar karıştırılarak kavrulur. Soğumaya bırakılır. İki paket orman meyveli krem şanti 1,5 su bardağı soğuk süt ile çırpılır. Böğürtlenlerin çok az bir kısmı tatlının üzerini süslemek için ayrılır, kalanlar rondodan geçirilir, üzerine lable ilave edilerek karıştırılır. Karışım krem şantiye ilave edilir ve çırpılır. Kupların içine hazırlanılan bisküviden bir miktar konulur, üzerine bir kaç çay kaşığı süt dökülür (bu isteğe bağlı, toz bisküviler yerken dağılmasın diye ben böyle yapıyorum). Bisküvilerin üzerine hazırlanılan şantili karışım dökülür. Bu şekilde bisküvi ve şanti kuplara paylaştırılır. En üste bisküvi tozu ve bir kaç böğürtlen konulur. Buzdolabında en az 3 saat bekletilir ve servis yapılır.


Ben martini ve şarap bardaklarını kup olarak kullandım. Görüntü açısından cam ve renksiz kuplar daha güzel oluyor.

Afiyet olsun :))

11 Şubat 2011 Cuma

YE....DUA ET....SEV

Geçtiğimiz gün Julia Roberts'in başrol oynadığı "Ye Dua Et Sev" isimli filmi izledim. Bütün küçük çocuk sahibi ebeveynler gibi, kızımızı bırakacak bir yer olmadığı için uzun zamandır sinemaya gidemiyoruz.Ama sinemayı çok sevdiğimiz için, bu keyfi mümkün olduğunca evde yaşamaya çalışıyoruz.

"Ye Dua Et Sev" isimli film aslında aynı isimli kitabından uyarlama. Ben bu tip durumlarda, mümkün olursa önce kitabını okumayı tercih ediyorum. Ama kitabı okumak genellikle filmini izlerken, beğenmemenize veya beklentilerinizin karşılanmamasına da neden olabiliyor.
Kitabı okurken, sanırım çeviriden kaynaklanan bazı problemler vardı. Ama genel olarak güzeldi. Günümüzün okumuş, çalışan ve kültürlü kadınının başına gelebilecek türden şeyler yazarın yaşadıkları...Hepimizin kendinden bir şeyler bulabileceği tarzdan...
Film elbette kitabın havasını tam olarak yansıtamıyor. Belli bir zaman dilimine bir kitabı sığdırmak hiç de kolay değil. Ama özetlemenin iyi olduğunu düşünüyorum.

Filmde Elizabeth'in yaşadığı bunalım olduğundan daha hafifmiş gibi algılanıyor.
İtalya'ya seyehatimde iki şehre gitmiştim: Roma ve Floransa...ve Roma'ya aşık olmuştum...Roma'ya, yemeklerine, dondurmalarına ve insanlarına....Elizabeth de Roma'nın keyfini bol bol çıkarıyor. Kitap çok daha detaylı olsa da yaşanılan keyif anlarını filmde görebiliyoruz.

Genel olarak ben filmi sevdim.....Bir kase mısır eşliğinde izlenerek, keyifli anlar geçirilebilir :))

10 Şubat 2011 Perşembe

Sevgililer günü yaklaşırken...

14 Şubat Sevgililer Günü. Özel günlerle ilgili çeşitli yorumlar ve tartışmalar yapılabilir. Ben bu günleri sevenlerden mi sevmeyenlerden miyim...tam olarak bilmiyorum.

Abartmamak kaydıyla seviyorum sanırım. Bu anneler günü, babalar günü, sevgililer günü, daha da özel doğum günleri için böyle...Vitrinler rengarenk. Ama ne yazık ki bu günler gelince akla gelen ilk şey de "ne hediye alacağım?" oluyor. Özel günler anlamlarını yitirip somut bir nesneye dönüşüyor. İşte tam olarak ben de buna karşıyım.
Hediye almak yerine, sevdiklerimiz için özel bir şeyler planlasak...Elimizle güzel bir yemek hazırlasak mesela...veya birlikte seveceğiniz bir aktiviteye katılsak: sinemaya, tiyatroya, konsere gitsek...
Mutlaka bir şey almak istiyorsak maddi değerinden çok manevi değeri fazla olan bir hediye seçsek....


Bana kalırsa, sevgiler günü, sevdiğimiz insanla birlikte olmaktan ne kadar mutlu olduğumuzu bir kez daha düşünmek için bir fırsat. Birbirimiz için en son ne zaman özel bir şeyler yaptık, bunu hatırlamak ve yenisini tekrarlamak.
Ama sevgili deyince de mutlaka "sevgili" değil, sevilen kişi/ler....
Ben hep şunu düşünürüm sevdiğim insana sevgimi itiraf edebildim mi, sevdiklerime sevgimi gösterebiliyor muyum? Onlarla ne kadar zaman geçirebiliyorum?....

İşte tam da bunları konuşurken, Puşkin geldi aklıma...1800'lü yıllarında başlarında yaşamış şairin şiirlerini her zaman sevmişimdir. O günkü aşklar bu günkü aşklardan çok farklı olsa da, aşağıdaki şiir bir itiraf...

Seviyorsak itiraf etmeli....

İTİRAF
Alexandra İvanovna Osipova'ya....


İster kudurmuşluk deyin,
İsterse boş utanç ve çaba olsun adı,
Bu talihsiz enayiliğimle,
Ayaklarınızın dibinde itiraf ediyorum;
Sizi seviyorum.
Ne adıma yaraşır, ne yaşıma...
Daha akıllı olmam gerek!
Ama belirtiler açık artık;
Aşk humması bu, ruhumdaki.
Siz olmayınca yanımda,
Herşey sıkıcı bana-esniyorum,
Yanınızda üzgünüm-katlanıyorum,
Gücüm yok-ama söylemek istiyorum,
Meleğim, sizi nasıl sevdiğimi.
Ne zaman duysam,
Konuk odasından gelen hafif adımlarınızı,
Ya da giysinizin hışırtısını,
O bakir, günahsız sesinizi,
Yeniden kaybederim aklımı.
Gülümserseniz-sevinirim,
Dönüp gitseniz-bozulurum.
Bir işkence günü sonunda,
Solgun elinizdir ödülüm.
Gergefi alıp gayretle oturur,
Savsakça eğilirsiniz üstüne.
Gözleriniz ve kıvır kıvır saçlarınız,
İner aşağılara.
Ben tarifsiz heyecanlarda,
Susarım şefkatle,
Hayranlıkla seyrederim, çocuk gibi!
Bahsetmeli mi acaba siz,
Zaman zaman yağmurda yürüdüğümüzde
Talihsizliğimden, kıskanç acımdan?
Uzaklara mı gidecek mişsiniz?
Ya yalnızken döktüğünüz göz yaşları?
Köşede söylenmiş iki kişilik laflar?
Opoçka'ya yapılan gezi?
Akşamları piyano?
Alina! Acıyın bana.
Aşk dilenmeye cesaretim yok.
Belki de, günahlarım yüzünden meleğim,
Bu aşkı haketmiyorum.
Ama seviyormuş gibi oynayın siz rolünüzü!
Şu bakış her şeyi dile getirebilir, mucize gibi!
Ah! Aldatmak hiç de zor değil,
Benim gibi, aldatarak kendini
mutlu olan birini.
                        PUŞKİN

9 Şubat 2011 Çarşamba

Amigurumi küçük denizci ayı

Geçen sefer elimin ayarı kaçıp büyük yapınca, bu sefer de küçücük bir ayı yapmaya karar verdim. Genelde küçük boy yapmaktan çok hoşlanmasam da, denedim. Bu sefer de Himalaya Mercan ile ayıyı ve kıyafetini hazırladım. Şapkası ve yakası ise keçeden. Resimlerde de göreceğiniz gibi ortaya parmak kadar bir ayıcık çıktı...





8 Şubat 2011 Salı

Kumaş küçük deniz hayvanları

Mavi renk kumaşlarla farklı deniz hayvanları ve bir de tekne yaptım. İster arkalarına tül içinde şeker bağlayarak bebek şekeri hazırlanabilir, istenirse de bu hayvanlar çocuk odalarının süslenmesinde kullanılabilir.



Hepsi farklı boyutlarda yapılabilir ve misinalarla tavandan sarkıtılabilir veya duvara asılabilir. Beşiklerin etrafına da yerleştirilebilir...Ama ben en çok deniz atını sevdimmm....

7 Şubat 2011 Pazartesi

DOĞADAKİ SON ÇOCUK

"Doğadaki son çocuk" şu anda okumakta olduğum kitap. Çevre ile ilgili endişelerimin pek çok duyarlı insan gibi maksimuma ulaştığı bir dönemde, bir de anne olunca çevre ve çocuğumla olan endişelerim de katlanarak artıyor. Ben de pek çok anne gibi kendi çocukluğumu düşünüyor ve büyük şehirde apartmanda yaşayan kendi çocuğumun hayatını kendi çocukluğumla kıyaslıyorum. Köyde büyüyen şanslı bir çocuk olan ben, aynı hayatı kızıma yaşatamıyorum. Ama elimden geldiğince kızımın çevresindeki bitki ve hayvanlar ile temas kurmasını sağlamaya çalışıyorum.
Kızım biraz büyüyüp O'nu parklara çıkarmaya başlayınca, hepimizin çok tanıdık olduğu "park anneleri arkadaşlıkları" da kuruluyor. Şunu fark ettim ki, anneler çocukları hasta olacak endişesiyle toprakla oynamalarına, çıplak ayakla toprağa basmalarına, yağmurda dışarıda dolaşmalarına vb. izin vermiyorlar. Anneler çeşitli hayvanlardan korkuyorlar ve bu korku da aynen çocuklarına iletiliyor...
Çevre ile temasları engellenen çocuklar daha tedirginler, kaydıraklara tek başlarına tırmanamıyorlar veya kendi başlarına oyun kurmada da zorluk yaşıyorlar...
Bu kitap işte tam da benim yaşadıklarımı yaşayan ve araştıran bir bilim adamının kaleminden. Okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. TÜBİTAK yayınlarından çıkan kitabın ücreti ise yanlış hatırlamıyorsam 9-10 TL.
http://www.tubitak.gov.tr/sid/528/cid/18457/index.htm;jsessionid=39F3BD6D48AACD6F06D15674A3F0215C
"Çocuklarının doğayla anlamlı bir bağ kurmadan büyüyen bir kuşağa ait olmasını istemeyen anne babaların başucu kitabı olan Doğadaki Son Çocuk, tüm dünyada hızla yayılan doğaya dönüş hareketinin biçimlenmesinde ve yaygınlaşmasında önemli roller üstlenmiş bir kitap. Richard Louv Doğadaki Son Çocuk’ta çocuklarda ve gençlerde obezite, dikkat bozukluğu, depresyon gibi vakalarda büyük artış yaşanması ile çocukların yaşamında doğanın giderek daha az yer alması arasında bir ilişki olduğunu örneklerle kanıtlarken aynı zamanda içinde bulunduğumuz bu durumu tersine çevirebilecek bir yol haritası sunuyor. Etkileyici ve sürükleyici bir üslupla kaleme alınan Doğadaki Son Çocuk’u yayımlarken özellikle anne babaların bu kitabı ellerinden düşüremeyeceklerine inanıyoruz.
“Doğadaki Son Çocuk, doğada zaman geçirmenin çocukların sağlığını geliştirebileceği, yaratıcılıklarını teşvik edebileceği, düşünme yetilerini keskinleştirebileceği ve çevreye karşı duyarlı olmalarına yardım edebileceği inancını paylaşan birçok farklı ilgi grubunu bir araya getirdi.”
— John Flicker; National Audubon Society başkanı" yukarıdaki bağlantı sayfasından alıntı.



6 Şubat 2011 Pazar

Amigurumi topkek

Amigurumi sınırları olmayan bir hobi. İnsan aklına gelen her şeyin oyuncağı yapabilir. Bu sefer de topkekler yaptım. Şu ara Türkçe topkek yerine "muffin" veya özellikle de "cupcake" deniyor...Sanki karşılığında Türkçe bir kelime yokmuş gibi veya topkeke "cupcake" deyince kek pasta oluyor gibi...
 Bir tane yapınca da yetmedi tabii...gerisi de geldi: